binlerce parametrenin birleşimi mi, basit birkaç sorunun karşılığı mı bu hayat?
Geçmişten bir söz geliyor aklıma, diyalogun öncesi sonrasını hatırlamadığım gibi kiminle geçtiğini dahi hatırlamadığım cinsten. "hayat senin sandığın gibi kadın erkek ilişkilerinden ibaret değil." sonra birileri çıkıyor, görece bilirkişiler. yani kanıtlanmış bir şey değil bu, zaten duygular kanıtlanamaz bence. yani bir duygunun ne kadar önemli olduğu ve hayatında olursa ya da olmazsa ne denli seni etkileyeceği kanıtlanamaz. neyse, bu bilirkişiler diyor ki; hayatın sırrı SEVGİ.
ben tabii böylesine görece etkin bir güruhun (sayıca ve tarafımca bilirkişi olabileceği ihtimali dolayısıyla) buna inanıp hayatını bununla devam ettirdiğini bilmiyordum. sosyal medya denen sikik canavarın en büyük zararı bu zaten insana. her bir insanın yaşamı boyunca hayata karşı verdiği ve aldığı şeyler vardır. buna parametreler diyebiliriz. yani aynı yumurta ikizi iki kardeşin bile mutlaka hayatlarında çok belirgin farkılıklar vardır görüşündeyim. bunu tüm insanlığa yaydığımızda korkunç büyüklükte olasılık ve bu olasılıklar dolayısıyla yenisi gelişen olasılıklar var, biz öncesinde bir fikir edindiğimizde -ki bu önceden şimdiki zamana göre daha değerliydi. çünkü, şimdilerde adından hiç söz edilmeyen "mahremiyet" kavramı olduğundan, insanlar birçok duygu-düşünce-yaşanmışlık gibi şeyleri ancak ve ancak en yakınlarıyla paylaşıyorlardı. şimdi bir orospu çocuğu var bilin bakalım ne? evet, sosyal medya. öncelikle mahremiyetten kastım seksist ya da seksüel bir şey değil, yani kişinin kafasındaki tavada yumurta yapma şeklini sadece kendi zihninde taşıyor olması da bir mahremiyet benim nezdimde, takdir edersiniz ki burası bilimsel makalelerin işlendiği bir blog değil, istediğim şeye mahremiyet deme hakkına sahibim, izninizle amk.
sosyal medya meselesini deşeyim de deşeyim; kötü bir gün geçiriyorsun, 1 saat reels kaydırıyorsun mesela, milyon çeşit insan, milyon çeşit hikaye, bu hikayelerin sonuçları, bu hikayelerin "part 2 için profilime bakın" kısımları vs. vs. bize ne yapıyor biliyor musunuz bu? şöyle düşünün; en yakın arkadaşınız, dostunuz, kardeşiniz vs. farketmez, bir yakınınız size gelip mutluluğunu ve mutsuzluğunu paylaştığında aslında gerçekten paylaşıyor. yani bildiğin 1=1+1 oluyor. o 1, çoğalıyor. mutluluk ya da mutsuzluk olsun, artık o olay örgüsü kişinin kendi zihninden çıktıktan sonra aynı data bir anda 2 zihin tarafından taşınmak durumunda kalıyor. bazen hissetmişinizdir, en yakın arkadaşınız size mutluluğundan bahsettiğinde kötü hissettiğinizi anlarsınız ve bunu hissettiğiniz için daha kötü hissedersiniz ben ne kadar kötü bir insanım diye. bu her zaman olmaz, dedik ya yaşamın içerisinde bir sürü parametre var, siz bu paylaşımın öncesinde psikolojik olarak hangi noktada olduğunuz ana belirgeyendir. mesela bu ikili iletişim öncesinde tamamen karşıdan bağımsız bir etkileyen ya da etkileyenler dolayısıyla psikolojiniz o an size kendinizi eleştirir duruma soktuysa (bu ve bunun gibi bir çok olasalık olabilir, illa kendinizi eleştirir durumda olmanız gerekmez, belki de sizi etkileyen çok daha farklı bir sebepten ötürü o an psikolojiniz yeterince diri değil. dedik ya amk bir sürü parametre işte.) bu anlamsız ve sizi kendinize karşı KÖTÜLER KÖTÜSÜ yapan o an varya, biz bunu sosyal medya dolayısıyla hep yaşıyoruz amk. verdiği zararı anlayabiliyor musunuz? bazen bizim için hiçbir anlam ifade etmemesine, bundan sonra da edemeyeceğine emin olduğu bir şey olsa dahi, bir kişi seninle bir paylaşım yaptı ve onun 1 paylaşımı = *(çarpı) izleyen/dinleyen kişi sayısına dönüştü. sonra anında bir kamuoyu oluştu... fikri beğenenler, beğenmeyenler, beğenmediği için eleştirinler, beğendiği için beğenmeyenlere küfür edenler, bunu yanlış bulup terbiyeye davet edenler vs. vs. vs. anlayabiliyorsunuz değil mi gerçekleşen şeyi? yani siz sanıyor musunuz ki o reels her kaydığında, ufacık ilgini çekip yorumlarını kontrol ettiğin o içerikleri saniyeler içinde yiyip bitirip bir de sıçıyorsun? hayıııııığr.
İşte tüm bu gerçekleşen şeyler aslında beyninin bir arşiv odasına alınıyor, yani anatomimiz bu, mecbur olacak bu şey. sonra bir bakıyoruz bir sürü hayatın boyunca işe yaramayacak şeylerle arşivi doldurmuşsun, ha açık söylemek gerekirse şu an 28 yaşındayım ve bu arşivin dolduğunu hissetmedim, yani doluluğunu tahmin edebileceğim bir aydınlanmanın içinde de değilim, olmadım da; ama sanki bir yaştan sonra sorun olurmuş gibime geliyor bu kadar kalitesiz ve gereksiz bilgiler. sadece bu da değil, adamın biri bir argüman savunuyor, yeterince iyi bir diksiyonu varsa ve senin zamanla oluşmuş "bu bu etkenler dolayısıyla seni dinleyeceğim ve idolüm dahi olabileceğin bir noktaya koyacağım seni" hali varya, bir anda o fikri o denli benimseyebiliyorsun. ulan bu adamı delirtir amk bizi neye maruz bıraktıklarına bak. gerçekten alenen eziyet ediliyor bizlere, alenen aşındırılıyoruz. bu daha konunun ufacık bir kısmı. şimdi diyeceksiniz önceden de TV'de bu tarz şeyler olabiliyordu, yani tv starlarına vs. böyle şeyler hissediyorduk; e haklısınız da aslında o kadar az kişi görüyorduk ki biz televizyonda. yani şu an dünyanın diyorum, DÜNYANIN en tanındık insanlarını toplasak, alelade bir Türk genci ancak 1.000 kişiyi bir "ünlü" olarak tanımlayabilir. şimdi, yaklaşık 1 saatlik bir reels kaydırması ile (yine bilimsel değil) bir 100 kişinin fikrine maruz kalıyoruzdur heralde. bunu günle çarp, onu da haftayla, onu ay, yıl... amınakoyim yine iyi ayakta kalıyoruz. heryer resmen gereksiz fikirlerle dolu, ben burada ego yapıp herkesin bir fikri olmasın filan demiyorum, ama herkesin fikri, herkesin zihnine girmemeli diyorum. bunun paylaşım yapana da, paylaşıma maruz kalana da bir faydası yok... tamam insan sosyal varlık da, sosyallik böyle bir şey değil.
hasılı kelam, her ne kadar sosyal medyayı sevmesem de bugünlerde kesin olarak vermiş olduğum karar dolayısıyla (aslında belki de 10 yıl önce verildi bu karar) sosyal medya danışmanlığı ağırlıklı dijital reklam ajansı kurma kararı aldım kesin olarak. diyeceksiniz ne bu tezat... harbi... açıklamam yok yani adsflkjaslf para kazanmak da lazım. aslında pek tezat diyemeyiz çünkü ben tamamen bir işletmenin, sosyal medya salaklarına daha fazla görünür olması için bir çaba içerisine gireceğim, onları ticari amaçlarla yönlendirmeye çalışacağım. aaa, duruma böyle bakınca ister istemez oyunun içinde değil de oyun kurucu olduğumu düşündüm şu an lskjfdlkjsf. severim...
bugün anlatmak istediklerim bu kadar, normalde 2014'den bu yana blog yazıyorum, öncekilerin hepsini arşivledim, gizledim arada bir okuyorum biraz özel şeyler, fakat yazmanın bana iyi geldiğini hatırladığım bir geceydi ben de bunu yapmak istedim.
21.11.2025
01:29'da yazmaya başlandı, 11:59'da bitti. (bu özellikle olmadı, yani tam yarım saat olmasını ben seçmedim ama belki de kaçamak bakışlarla beni bilgisayarımın sağ altta bulunan saat ve tarihine baktıran bilinçaltımın benden gizli yaptığı şeylerden biridir. bak bu da ayrı bir konu, konuşuruz...)